28 Nisan 2008 Pazartesi

İşlem

A. TANIM Herhangi bir A kümesinden A kümesine tanımlanan her fonksiyona birli işlem
denir.

A Ì B olmak üzere, A x A kümesinden B kümesine tanımlanan her fonksiyona ikili
işlem
veya kısaca işlem denir.

İşemler; + , – , : , x, D ,o,¨
, *, « gibi simgelerle gösterilir.

B. İŞLEMİN ÖZELLİKLERİ

A kümesinde D ve * işlemleri tanımlanmış olsun. Buna göre, aşağıdaki 7 özelliği inceleyelim.

1. Kapalılık Özelliği

a, b Î A için aDb nin sonucu A kümesinin bir elemanı ise, A kümesi Dişlemine
göre kapalıdır.

2. Değişme Özelliği

a, b Î A için, aD b = bD a ise, Dişleminin değişme özelliği vardır.

3. Birleşme Özelliği

a, b, c Î A için aD (bD c) = (Da b) Dc ise,D işleminin birleşme özelliği vardır.

4. Birim (Etkisiz) Eleman Özelliği

x Î A için, xD e = e Dx = x ise, e ye Dişleminin etkisiz elemanı denir.

e Î A ise,D işlemine göre A kümesi birim eleman özelliğine sahiptir.

5. Ters Eleman Özelliği

Dişleminin etkisiz elemanı e olsun.

a Î A için, aD b = bD a = e olacak biçimde bir b varsa b elemanına işlemine
göre a nın tersi denir.

a nın tersi b ise genellikle b = a–1 biçiminde gösterilir.

b Î A ise,D xişlemine göre A kümesi ters eleman özelliğine sahiptir.

  • Birim elemanın tersi kendisine eşittir.
  • Tersi kendisine eşit olan her eleman birim eleman olmayabilir.

6. Dağılma Özelliği

a, b, c Î A için,

a * (bD c) = (a* b)D(a*c) ise,

* işlemininDişlemi üzerinde soldan dağılma özelliği vardır.

(aD b) * c = (a* c)D(b * c) ise, * işleminin işlemi üzerinde sağdan dağılma
özelliği vardır.

* işleminin D işlemi üzerinde; hem soldan, hem de sağdan dağılma özelliği varsa
* işleminin D işlemi üzerinde dağılma özelliği vardır.

7. Yutan Eleman Özelliği

x Î A için, xDi y = yDx = y olacak biçimde bir y varsa y ye Diişleminin yutan elemanı denir.

y Î A ise,D işlemine göre A kümesi yutan eleman özelliğine
sahiptir.

Yutan elemanın tersi yoktur. Fakat tersi olmayan her eleman yutan eleman değildir.

C. TABLO İLE TANIMLANMIŞ İŞLEMLER

A = {a, b, c, d} kümesinde *¶ işlemi aşağıdaki
tablo ile tanımlanmış olsun.

Ü b * c nin
sonucu bulunurken, başlangıç sütununda b, başlangıç satırında c bulunur. Bunların
kesiştiği bölgedeki eleman, b *c nin sonucudur.
Buna göre, b * c = a dır.

Ü Başlangıç satırındaki ve başlangıç sütunundaki
elemanların sonuçlarının görüldüğü kısımda A kümesine ait olmayan eleman yoksa
A kümesi * işlemine göre kapalıdır.

Ü Sonuçlar kısmı, köşegene göre simetrik ise,
* işleminin değişme özelliği vardır.

Ü Tablonun sonuçlar kısmında başlangıç sütununun
ve başlangıç satırının görüldüğü sütunun ve satırın kesişimin deki eleman etkisiz elemandır.

Ü Yutan eleman hangi elemanla işleme girerse
girsin, sonuç kendisine eşit olur. Bunun için, tablonun sonuçlar kısmında aynı elemandan oluşan satır ve sütun belirlenir. Bulunan yutan elemandır.

D. MATEMATİK SİSTEMLER

1. Tanım

A, boş olmayan bir küme olmak üzere, * işlemi
A da tanımlı olsun.

(A, *) ikilisine matematik sistem denir.

2. Grup

A ¹ Æ olmak üzere, A kümesinde tanımlı * işlemi aşağıdaki dört koşulu sağlıyorsa,
A kümesi* işlemine göre bir gruptur.

  1. A, * işlemine göre kapalıdır.
  2. A üzerinde * işleminin birleşme özelliği
    vardır.
  3. A üzerinde * işleminin birim (etkisiz)
    elemanı vardır.
  4. A üzerinde *işlemine göre her elemanın
    tersi vardır.A üzerinde tanımlı * işleminin
    değişme özelliği de varsa (A,*) sistemi
    değişmeli gruptur
    .

3. Halka

A ¹ Æ olmak üzere, A kümesi
üzerinde tanımlı D ve * işlemleri aşağıdaki üç
koşulu sağlıyorsa (A, D, *)
sistemi bir halkadır.

  1. (A, D) sistemi değişmeli gruptur.
  2. A kümesi*işlemine göre kapalıdır.
  3. *işleminin D işlemi üzerinde dağılma özelliği
    vardır.

Ü * işleminin değişme özelliği de varsa (A, D, *) sistemi
değişmeli halkadır.

Ü * işleminin A kümesinde birim (etkisiz) elemanı da varsa (A, D, *) sistemine birim halka denir.

Oran - Orantı

ORAN
a ve b reel sayılarının en az biri sıfırdan farklı olmak üzere, ye a nın b ye oranı denir.


  • Kesrin payı sıfır olabilir fakat paydası sıfır olamaz.
  • Oranın payı ya da paydası sıfır olabilir.
  • Oranlanan çoklukların birimleri aynı tür ya da aynı olmalıdır.
  • Oranın sonucu birimsizdir.

ORANTI
En az iki oranın eşitliğine orantı denir. Yani oranı ile nin eşitliği olan ye orantı denir.
ise, a ile d ye dışlar, b ile c ye içler denir.

C. ORANTININ ÖZELLİKLERİ
1) ise a.d= b.c


3) m ile n den en az biri sıfırdan farklı olmak üzere,

4) a : b : c = x : y : z ise,

ORANTI ÇEŞİTLERİ


1. Doğru Orantılı Çokluklar
Orantılı iki çokluktan biri artarken diğeri de aynı oranda artıyorsa ya da biri azalırken diğeri de aynı oranda azalıyorsa bu iki çokluk doğru orantılıdır denir.
x ile y doğru orantılı ve k pozitif bir doğru orantı sabiti olmak üzere, y = k . x ifadesine doğru orantının denklemi denir. Bu denklemin grafiği aşağıdaki gibidir.


  • İşçi sayısı ile üretilen ürün miktarı doğru orantılıdır.
  • Bir aracın hızı ile aldığı yol doğru orantılıdır.

  • 2. Ters Orantılı Çokluklar
    Orantılı iki çokluktan biri artarken diğeri aynı oranda azalıyorsa ya da biri artarken diğeri aynı oranda azalıyorsa bu iki çokluk ters orantılıdır denir.
    x ile y ters orantılı ve k pozitif bir ters orantı sabiti olmak üzere, ifadesine ters orantının denklemi denir.


    Bu denklemin grafiği aşağıdaki gibidir.


  • İşçi sayısı ile işin bitirilme süresi ters orantılıdır.
  • Bir aracın belli bir yolu aldığı zaman ile aracın hızı ters orantılıdır.

  • a, b ile doğru c ile ters orantılı ve k pozitif bir orantı sabiti olmak üzere,

    ARİTMETİK ORTALAMA


    n tane sayının aritmetik ortalaması bu n sayının toplamının n ye bölümüdür.
    Buna göre, x1, x2, x3, ... , xn sayılarının aritmetik ortalaması,



    Bu n tane sayının herbiri; A ile çarpılır, B ilave edilirse oluşan yeni sayıların aritmetik ortalaması Ax + B olur.

    GEOMETRİK ORTALAMA


    n tane sayının geometrik ortalaması bu sayıların çarpımının n. dereceden köküdür.
    Buna göre,

    x1, x2, x3, ... , xn sayılarının geometrik ortalaması


    • a ile b nin geometrik ortalaması (orta orantılısı)
    • a, b, c biçimindeki üç sayının geometrik ortalaması,



    • a ile b nin aritmetik ortalaması geometrik ortalamasına eşit ise a = b dir.






    26 Nisan 2008 Cumartesi

    Euclid (Öklid)





    Rönesans sonrası Avrupa'da, Kopernik'le başlayan, Kepler, Galileo ve Newton'la 17. yüzyılda doruğuna ulaşan bilimsel devrim, kökleri Helenistik döneme uzanan bir olaydır. O dönemin seçkin bilginlerinden Aristarkus, güneş-merkezli astronomi düşüncesinde Kopernik'i öncelemişti; Arşimet yaklaşık iki bin yıl sonra gelen Galileo'ya esin kaynağı olmuştu; Öklid çağlar boyu yalnız matematik dünyasının değil, matematikle yakından ilgilenen hemen herkesin gözünde özenilen, yetkin bir örnekti. Öklid, M.Ö. 300 sıralarında yazdığı 13 ciltlik yapıtıyla ünlüdür. Bu yapıt, geometriyi (dolayısıyla matematiği) ispat bağlamında aksiyomatik bir dizge olarak işleyen, ilk kapsamlı çalışmadır. 19. yüzyıl sonlarına gelinceye kadar alanında tek ders kitabı olarak akademik çevrelerde okunan, okutulan Elementler'in, kimi yetersizliklerine karşın, değerini bugün de sürdürdüğü söylenebilir .

    Egeli matematikçi Öklid'in kişisel yaşamı, aile çevresi, matematik dışı uğraş veya meraklarına ilişkin hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Bilinen tek şey; Iskenderiye Kraliyet Enstitüsü'nde dönemin en saygın öğretmeni; alanında yüzyıllar boyu eşsiz kalan bir ders kitabının yazarı olmasıdır. Eğitimini Atina'da Platon'un ünlü akademisinde tamamladığı sanılmaktadır. O akademi ki giriş kapısında, ''Geometriyi bilmeyen hiç kimse bu kapıdan içeri alınmaz!'' levhası asılıydı.

    Öklid'in bilimsel kişiliği, unutulmayan iki sözünde yansımaktadır: Dönemin kralı I. Ptolemy , okumada güçlük çektiği Elementler'in yazarına, "Geometriyi kestirmeden öğrenmenin yolu yok mu?'' diye sorduğunda, Öklid "Özür dilerim, ama geometriye giden bir kral yolu yoktur'' der. Bir gün dersini bitirdiğinde öğrencilerinden biri yaklaşır, ''Hocam, verdiğiniz ispatlar çok güzel; ama pratikte bunlar neye yarar?'' diye sorduğunda, Öklid kapıda bekleyen kölesini çağırır, "Bu delikanlıya 5-10 kuruş ver, vaktinin boşa gitmediğini görsün!'' demekle yetinir .

    Öklid haklı olarak "geometrinin babası" diye bilinir; ama geometri onunla başlamış değildir. Tarihçi Herodotus (M.Ö. 500) geometrinin başlangıcını, Nil vadisinde yıllık su taşmalarından sonra arazi sınırlarını belirlemekle görevli kadastrocuların çalışmalarında bulmuştu. Geometri "yer" ve "ölçme" anlamına gelen "geo" ve "metrein" sözcüklerinden oluşan bir terimdir. Mısır'ın yanı sıra Babil, Hint ve Çin gibi eski uygarlıklarda da gelişen geometri o dönemlerde büyük ölçüde, el yordamı, ölçme, analoji ve sezgiye dayanan bir yığın işlem ve bulgudan ibaret çalışmalardı. Üstelik ortaya konan bilgiler çoğunlukla kesin olmaktan uzak, tahmin çerçevesinde kalan sonuçlardı. Örneğin, Babilliler dairenin çemberini çapının üç katı olarak biliyorlardı. Bu öylesine yerleşik bir bilgiydi ki; pi' nin değerinin 3 değil, 22/7 olarak ileri sürenlere, bir tür şarlatan gözüyle bakılıyordu. Mısırlılar bu konuda daha duyarlıydılar: M.Ö. I800 yıllarına ait Rhind papürüslerinde onların pi'yi yaklaşık 3.1604 olarak belirledikleri görülmektedir; ama Mısırlıların bile her zaman doğru sonuçlar ortaya koyduğu söylenemez. Nitekim, kesik kare piramidin oylumunu (hacmini) hesaplamada doğru formülü bulan Mısırlılar, dikdörtgen için doğru olan bir alan formülünün, tüm dörtgenler için geçerli olduğunu sanıyorlardı.

    Aritmetik ve cebir alanında Babilliler , Mısırlılardan daha ilerde idiler. Geometride de önemli buluşları vardı. Örneğin, "Pythagoras Teoremi" dediğimiz, bir dik açılı üçgende dik kenarlarla hipotenüs arasındaki bağıntıya ilişkin önerme "bir dik üçgenin dik kenar karelerinin toplamı, hipotenüsün karesine eşittir" buluşlarından biriydi. Ne var ki, doğru da olsa bu bilgiler ampirik nitelikteydi; mantıksal ispat aşamasına geçilmemişti henüz. Ege' li Filazof Thales'in (M.Ö. 624-546), geometrik önermelerin dedüktif yöntemle ispatı gereğini ısrarla vurguladığı, bu yolda ilk adımları attığı bilinmektedir . Mısır gezisinde tanıştığı geometriyi, dağınıklıktan kurtarıp, tutarlı, sağlam bir temele oturtmak istiyordu. İspatladığı önermeler arasında . ikizkenar üçgenlerde taban açılarının eşitliği; kesişen iki doğrunun oluşturduğu karşıt açıların birbirine eşitliği vb. ilişkiler vardı.

    Klasik çağın "yedi Bilgesi" nden biri olan Thales'in açtığı bu yolda, Pythagoras ve onu izleyenlerin elinde, matematik büyük ilerlemeler kaydetti, sonuçta Elementler'de işlenildiği gibi, oldukça soyut mantıksal bir dizgeye ulaştı. Pythagoras, matematikçiliğinin yanı sıra, sayı mistisizmini içeren gizliliğe bağlı bir tarikatın önderiydi. Buna göre; sayısallık evrensel uyum ve düzenin asal niteliğiydi; ruhun yücelip tanrısal kata erişmesi ancak müzik ve matematikle olasıydı.

    Buluş ve ispatlarıyla matematiğe önemli katkılar yapan Pythagorasçılar , sonunda inançlarıyla ters düşen bir buluşla açmaza düştüler. Bu buluş, karenin kenarı ile köşegenin ölçüştürülemeyeceğine ilişkindi. kök 2 gibi, bayağı kesir şeklinde yazılamayan sayılar , onların gözünde gizli tutulması gereken bir skandaldı. Rasyonel olmayan sayılarla temsile elveren büyüklükler nasıl olabilirdi? (Pythagorasçıların tüm çabalarına karşın üstesinden gelemedikleri bu sıkıntıyı, daha sonra tanınmış bilgin Eudoxus oluşturduğu, irrasyonel büyüklükler için de geçerli olan, Orantılar Kuramı'yla giderir).

    Öklid, Pythagoras geleneğine bağlı bir ortamda yetişmişti. Platon gibi, onun için de önemli olan soyut düşünceler , düşünceler arasındaki mantıksal bağıntılardı. Duyumlarımızla içine düştüğümüz yanlışlıklardan, ancak matematiğin sağladığı evrensel ilkeler ve salt ussal yöntemlerle kurtulabilirdik. Kaleme aldığı Elementler, kendisini önceleyen Thales, Pythagoras, Eudoxus gibi, bilgin-matematikçilerin çalışmaları üstüne kurulmuştu. Geometri bir önermeler koleksiyonu olmaktan çıkmış, sıkı mantıksal çıkarım ve bağıntılara dayanan bir dizgeye dönüşmüştü. Artık önermelerin doğruluk değeri, gözlem veya ölçme verileriyle değil, ussal ölçütlerle denetlenmekteydi. Bu yaklaşımda pratik kaygılar ve uygulamalar arka plana itilmişti.

    Kuşkusuz bu, Öklid geometrisinin pratik problem çözümüne elvermediği demek değildi. Tam tersine, değişik mühendislik alanlarında pek çok problemin, bu geometrinin yöntemiyle çözümlendiği; ama Elementler'in, eğreti olarak değindiği bazı örnekler dışında, uygulamalara yer vermediği de bilinmektedir. Öklid'in pratik kaygılardan uzak olan bu tutumunun matematik dünyasındaki izleri, bugün de rastladığımız bir geleneğe dönüşmüştür.

    Gerçekten, özellikle seçkin matematikçilerin gözünde, matematik şu ya da bu işe yaradığı için değil, yalın gerçeğe yönelik, sanat gibi güzelliği ve değeri kendi içinde Soyut bir düşün uğraşı olduğu için önemlidir.

    Matematiğin tümüyle ussal bir etkinlik olduğu doğru değildir. Buluş bağlamında tüm diğer bilimler gibi matematik de, sınama-yanılma, tahmin, sezgi, içedoğuş türünden öğeler içermektedir. Yeni bir bağıntıyı sezinleme, değişik bir kavram veya yöntemi ortaya koyma, temelde mantıksal olmaktan çok psikolojik bir olaydır. Matematiğin ussallığı, doğrulama bağlamında belirgindir. Teoremlerin ispatı, büyük ölçüde kuralları belli, ussal bir işlemdir; ama şu sorulabilir: Öklid neden, geometrinin ölçme sonuçlarıyla doğrulanmış önermeleriyle yetinmemiş, bunları ispatlayarak, mantıksal bir dizgede toplama yoluna gitmiştir?
    Öklid'i bu girişiminde güdümleyen motiflerin ne olduğunu söylemeye olanak yoktur; ancak, Helenistik çağın düşün ortamı göz önüne alındığında, başlıca dört noktanın öngörüldüğü söylenebilir:
    1) İşlenen konuda çoğu kez belirsiz kalan anlam ve ilişkilere açıklık getirmek;
    2) İspatta başvurulan öncülleri (varsayım, aksiyom veya postulatları) ve çıkarım kurallarını belirtik kılmak;
    3) Ulaşılan sonuçların doğruluğuna mantıksal geçerlik kazandırmak (Başka bir deyişle, teoremlerin öncüllere görecel zorunluluğunu, yani öncülleri doğru kabul ettiğimizde teoremi yanlış sayamayacağımızı göstermek);
    4) Geometriyi, ampirik genellemeler düzeyini aşan soyut-simgesel bir dizge düzeyine çıkarmak (Bir örnekle açıklayalım: Mısırlılar ile Babilliler kenarları 3, 4, 5 birim uzunluğunda olan bir üçgenin, dik üçgen olduğunu deneysel olarak biliyorlardı; ama bu ilişkinin 3, 4, 5 uzunluklarına özgü olmadığını, başka uzunluklar için de geçerli olabileceğini gösteren veriler ortaya çıkıncaya dek kestirmeleri güçtü; buna ihtiyaçları da yoktu. Öyle kuramsal bir açılma için pratik kaygılar ötesinde, salt entellektüel motifli bir arayış içinde olmak gerekir. Nitekim, Egeli bilginler somut örnekler üzerinde ölçmeye dayanan belirlemeler yerine, bilinen ve bilinmeyen tüm örnekler için geçerli soyut genellemeler arayışındaydılar. Onlar, kenar uzunluklan a, b, c diye belirlenen üçgeni ele almakta, üçgenin ancak a2+b2=c2 eşitliği gerçekleştiğinde dik üçgen
    olabileceği genellemesine gitmektedirler).

    Öklid oluşturduğu dizgede birtakım tanımların yanı sıra, beşi "aksiyom" dediği genel ilkeden, beşi de "postulat" dediği geometriye özgü ilkeden oluşan, on öncüle yer vermiştir (Öncüller, teoremlerin tersine ispatlanmaksızın doğru sayılan önermelerdir). Dizge tüm yetkin görünümüne karşın, aslında çeşitli yönlerden birtakım yetersizlikler içermekteydi. Bir kez verilen tanımların bir bölümü (özellikle, "nokta'', "doğru", vb. ilkel terimlere ilişkin tanımlar) gereksizdi. Sonra daha önemlisi, belirlenen öncüller dışında bazı varsayımların, belki de farkında olmaksızın kullanılmış olması, dizgenin tutarlılığı açısından önemli bir kusurdu. Ne var ki, matematiksel yöntemin oluşma içinde olduğu başlangıç döneminde, bir bakıma kaçınılmaz olan bu tür yetersizlikler, giderilemeyecek şeyler değildi. Nitekim, l8. yüzyılda başlayan eleştirel çalışmaların dizgeye daha açık ve tutarlı bir bütünlük sağladığı söylenebilir. Üstelik dizgenin irdelenmesi, beklenmedik bir gelişmeye de yol açmıştır: Öncüllerde bazı değişikliklerle yeni geometrilerin ortaya konması. "Öklid-dışı" diye bilinen bu geometriler, sağduyumuza aykırı da düşseler, kendi içinde tutarlı birer dizgedir. Öklid geometrisi, artık var olan tek geometri değildir. Öyle de olsa, Öklid'in düşünce tarihinde tuttuğu yerin değiştiği söylenemez.

    Çağımızın seçkin filozofu Bertrand Russell'ın şu sözlerinde Öklid'in özlü bir değerlendirmesini bulmaktayız: '"Elementler'e bugüne değin yazılmış en büyük kitap gözüyle bakılsa yeridir. Bu kitap gerçekten Grek zekasının en yetkin anıtlarından biridir. Kitabın Greklere özgü kimi yetersizlikleri yok değildir, kuşkusuz: dayandığı yöntem salt dedüktif niteliktedir; üstelik, öncüllerini oluşturan varsayımları yoklama olanağı yoktur. Bunlar kuşku götürmez apaçık doğrular olarak konmuştur. Oysa, 19.yüzyılda ortaya çıkan Öklid-dışı geometriler, bunların hiç değilse bir bölümünün yanlış olabileceğini, bunun da ancak gözleme başvurularak belirlenebileceğini göstermiştir."

    Gene Genel Rölativite Kuramı'nda Öklid geometrisini değil, Riemann geometrisini kullanan Einstein'ın, Elementler'e ilişkin yargısı son derece çarpıcıdır: "Gençliğinde bu kitabın büyüsüne kapılmamış bir kimse, kuramsal bilimde önemli bir atılım yapabileceği hayaline boşuna kapılınasın!"

    Mutlak Değer




    A. TANIM


    Sayı doğrusu üzerinde x reel (gerçel) sayısının orijine olan uzaklığına x in mutlak değeri denir.
    x biçiminde gösterilir.













    Bütün x gerçel (reel) sayıları için, x büyük eşittir 0 dır.



    B. MUTLAK DEĞERİN ÖZELLİKLERİ


    1) x = – x ve a – b = b – a dır.


    2) x . y = x . y


    3) xn = xn


    4) y eşit değildir 0 olmak üzere,




    5) x – y küçük eşittir x + y küçük eşittir x + y


    6) a büyük eşittir 0 ve x Î IR olmak üzere,
    x = a ise, x = a veya x = – a dır.


    7) x = y ise, x = y veya x = – y dir.


    8) x değişken a ve b sabit birer reel (gerçel) sayı olmak üzere,
    x – a + x – b

    ifadesinin en küçük değeri a £ x £ b koşuluna uygun bir x değeri için bulunan sonuçtur.


    9) x değişken a ve b sabit birer reel (gerçel) sayı olmak üzere,
    x – a – x – b
    ifadesinin en küçük değeri x = a için, en büyük değeri ise x = b için bulunur.
    10) a, pozitif sabit bir reel sayı olmak üzere,
    x <>

    x > a ise, x < – a veya x > a dır.
    x ³ a ise, x £ – a veya x ³ a dır.

    Denklem Çözme








    BİRİNCİ DERECEDEN BİR BİLİNMEYENLİ DENKLEMLER
    A. TANIM
    a ve b gerçel (reel) sayılar ve a ¹ 0 olmak üzere,

    ax + b = 0 eşitliğine birinci dereceden bir bilinmeyenli denklem denir.

    Bu denklemi sağlayan x değerlerine denklemin kökü, denklemin kökünün oluşturduğu kümeye denklemin çözüm kümesi denir.

    B. EŞİTLİĞİN ÖZELLİKLERİ

    1) a = b ise, a ± c = b ± c dir.
    2) a = b ise, a . c = b . c dir.
    3) a = b ise, a/b=b/c (c = değil 0')
    4) a = b ise, an = bn dir.
    5) a = b ise,
    6) (a = b ve b = c) ise, a = c dir.Ü
    7) (a = b ve c = d) ise, a ± c = b ± d
    8) (a = b ve c = d) ise, a . c = b . d dir.
    9) (a = b ve c = d) ise,
    10) a . b = 0 ise, (a = 0 veya b = 0) dır.
    11) a . b ¹ 0 ise, (a ¹ 0 ve b ¹ 0) dır.
    12)a/b = 0 ise, (a = 0 ve b ¹ 0) dır.

    C. ax + b = 0 DENKLEMİNİN ÇÖZÜM KÜMESİ

    a ¹ 0 olmak üzere,ax + b = 0 ise,

    (a = 0 ve b = 0) ise, ax + b = 0 denklemini bütün sayılar sağlar. Buna göre, reel (gerçel) sayılarda çözüm kümesi IR dir.

    (a = 0 ve b ¹ 0) ise, ax + b = 0 denklemini sağlayan hiçbir sayı yoktur. Yani, Ç = Æ dir.

    D. BİRİNCİ DERECEDEN İKİ BİLİNMEYENLİ DENKLEM SİSTEMİ

    a, b, c Î IR, a ¹ 0 ve b ¹ 0 olmak üzere,
    ax + by + c = 0 denklemine birinci dereceden iki bilinmeyenli denklem denir.

    Bu denklem düzlemde bir doğru belirtir. Doğru üzerindeki bütün noktaların oluşturduğu ikililer denkle-min çözüm kümesidir.

    Buna göre, ax + by + c = 0 denkleminin çözüm kümesi birçok ikiliden oluşur.

    a, b, c Î IR olmak üzere,
    ax + by + c = 0
    denklemi her (x, y) Î IR2 için sağlanıyorsa
    a = b = c = 0 dır.
    Birden fazla iki bilinmeyenli denklemden oluşan sisteme birinci dereceden iki bilinmeyenli denklem sistemi denir.

    Çözüm Kümesinin Bulunması

    Birinci dereceden iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözüm kümesi; yok etme yöntemi, yerine koyma yöntemi, grafik yöntemi, determinant yöntemi gibi yöntemlerden biri ile yapılır.
    Biz burada üçünü vereceğiz.

    a. Yok Etme Yöntemi: Değişkenlerden biri yok edilecek biçimde verilen denklem sistemi düzenlenir ve taraf tarafa toplanır.
    Taraf tarafa toplandığında veya çıkarıldığında (ya da bir düzenlemeden sonra) değişkenlerden biri sadeleşiyorsa “Yok etme yöntemi” kolaylık sağlar.
    b. Yerine Koyma Yöntemi: Verilen denklemlerin birinden, değişkenlerden biri çekilip diğer denklem-de yerine yazılarak sonuca gidilir.
    Denklemlerin birinden, değişkenlerden biri kolayca çekilebiliyorsa, “Yerine koyma yöntemi” kolaylık sağlar.
    c. Karşılaştırma Yöntemi: Verilen denklemlerin iki-sinden de aynı değişken çekilir. Denklemlerin diğer tarafları karşılaştırılır (eşitlenir).

    Her iki denklemden de aynı değişken kolayca çekilebiliyorsa, “Karşılaştırma yöntemi” kolaylık sağlar.

    Ü ax + by + c = 0
    dx + ey + f = 0
    denklem sistemini göz önüne alalım:
    Bu iki denklemin her birinin düzlemde bir doğru belirttiği göz önüne alınırsa üç durum olduğu görülür.

    Birinci durum:
    a/b eşit
    ise, bu iki doğru tek bir noktada kesişir.
    Verilen denklem sisteminin çözüm kümesi bir tek noktadan oluşur.

    İkinci durum:

    ise, bu iki doğru çakışıktır.
    Doğru üzerindeki her nokta denklem sistemini sağlar.
    Verilen denklem sisteminin çözüm kümesi sonsuz noktadan oluşur.

    Üçüncü durum:
    ise, bu iki doğru paraleldir.

    Denklem sistemini sağlayan hiçbir nokta bulunamaz.

    Verilen denklem sisteminin çözüm kümesi boş kümedir.

    Köklü Sayılar

    A. TANIM

    n, 1 den büyük bir sayma sayısı olmak üzere,

    xn = a denklemini sağlayan x sayısına a nın n inci dereceden kökü denir.

    B. KÖKLÜ İFADELERİN ÖZELİKLERİ

    1) n tek ise, daima reeldir.

    2) n çift ve a 0'dan küçük ise' reel sayı belirtmez.

    3) a ³ 0 ise, daima reeldir.

    4) a ³ 0 ise,

    5) n tek ise,

    6) n çift ise,

    7)

    8) n çift ve b ile c aynı işaretli olmak üzere,

    9) n tek ise,

    10) a, pozitif reel (gerçel) sayı olmak üzere,

    11) k pozitif tam sayı ve a pozitif gerçel sayı olmak üzere,

    12) (a ¹ 0 ve b ¹ 0) ise,

    C. KÖKLÜ İFADELERDE YAPILAN İŞLEMLER

    1. Toplama - Çıkarma

    Kök dereceleri birbirine eşit ve kök içindeki sayılar da birbirine eşit olan ifadelerin kat sayıları toplanır ya da çıkarılır.

    Bulunan sonuç köklü ifadenin kat sayısı olur.

    2. Çarpma

    n ve m, 1 den büyük tek sayı ya da a ve b negatif olmamak üzere,

    3. Bölme

    Uygun koşullarda,

    4. Paydayı Kökten Kurtarma

    Uygun koşullarda,

    D. İÇ İÇE KÖKLER

    V) 0 <>

    E. SONSUZ KÖKLER

    Yukarıdaki son iki özelikte a, ardışık iki pozitif tam sayının çarpımı ise, v. nin cevabı bu sayıların büyüğü, vı. nın cevabı bu sayıların küçüğüdür.

    F. KÖKLÜ İFADELERDE SIRALAMA

    Kök dereceleri eşit olan (ya da eşitlenen) pozitif sayılarda, kök içindeki sayıların büyüklüğüne göre sıralama yapılır.